26 Eylül 2009 Cumartesi

Ne gerekenleri anlatabildi ne de susabildi...



istediklerimiz ve elde ettiklerimiz . Bölüm 1
   

    Uzun süredir bu başlığın ve ardından gelecek muhtemel içeriğin fikri aklımda olmasına rağmen bu yazıyı erteledikçe ertelememin tek sebebi, bu yazının da blogumdaki diğer pek çok yazı gibi “aşırı duygusal ögeler” içermesi ve beni gerçekten de fazlaca yaralamasıdır. Inanın ki şimdiye kadar yazdıklarım içinde en az bu yazıyı yazmak istedim ama gene de tutamadım kendimi ve acı da çekmem gerekse, duygu seline de boğulsam bir şekilde bu yazıyı tamamlamak için elimden geleni yapacağım. Çünkü daha fazla içimde tutamıyorum bu düşünceleri. “Bir şey ne kadar büyürse onu kendimize saklamak da o derece zorlaşır.”

  Aslında daha başlıktan her şey o kadar açık ki… İstediklerimiz ve elde ettiklerimiz = hayal kırıklığı. Bu kadar işte, şu gözümüzde büyüttüğümüz koca hayatın basit denklemi. Ne kadar çok istersen o kadar çok hayal kırıklığına uğrarsın. Ama gene de insanoğlu istemekten vazgeçemiyor değil mi? Hayal kırıklığı yaşayacağını bile bile… Çoğu zaman istediğinin imkansızlığını bile bile devam ediyor kendi çapında umut etmeye belki bir gün olur diye…
  
 Elbette insandan insana da fark var. Kiminin her istediği oluyormuş gibi gözükür de bir türlü memnun olmaz, kimisi ise “azıcık aşım kaygısız başım” der geçinip gider… Ben hangi gruba giriyorum gerçekten bilmiyorum. (Ve burada yazı kişisel bir üsluba bürünür) Ancak ben de istediklerim ve sonuçta elde ettiklerime baktığım zaman şu yoruma varabiliyorum sadece “Bir arpa boyu yol katedememişim.” Bunun farkına vardıkça ruhum daha da çok sıkılıyor, hayat resmen çekilmez oluyor. Son zamanlarda bu konu üzerine çok düşünüyorum. Beni yakından tanıyan arkadaşlarım ne kadar uzun bir “istek listem” olduğunu da yakinen bilirler. Her insan kendisine göre az ya da çok birşeyler ister, birşeylerin hayalini kurar. Ama sanırım işi faaliyete dökmek hem yürek hem de çalışma azmi istiyor. Tabii ki bunlar da yeterli değil, çünkü hayat düz bir mantığa göre işlemiyor. İnsan bazen ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hangi yola başvurursa vursun o istediğini elde edemiyor işte. “Kısmetten öte köy yok ki…” Kaderin varlığına inanan her insan, iş bu devreye geldiğinde kaderine razı olmak gerektiğini bilir. Bu bazen çok zor olabilir ama gene de insan acizdir, insanın elinden bir yere kadar gelir.

 Benim durumumda ise o istediğim biricik şeye kavuşmam bir hayli zaman alacak gibi duruyor. Tabii eğer günün birinde kavuşmam yazıldıysa alnıma… O biricik şey dışında istediklerim yok mu, ohoo yukarda da bahsettiğim gibi bir araba dolusu amacım, hayalim, düşüncem, misyonum ,artık ne derseniz ondan, var da gene yukarda yazdığım azim ve şevkten ben pek eser göremiyorum açıkçası… Elimden geleni yaptığımı düşünmüştüm, artık zafere çok ama çok yakın olduğumu düşünmüştüm. Tam herşey yoluna girdi derken… Aslında öyle olmadı. Zafere çok yakınken, bunun farkına varamayıp, o çıktığım çok yükseklerden, başladığım yerin daha da aşağısına düşerek son verdim hayalime. Kendi ellerimle. Bilmeden ama kendi ellerimle son verdim. Şimdi ise herşey eskisinden daha zor. Yine, yeniden, en baştan başlamak çok ama çok zor.

 Bu yazı istediğim gibi olmadı, daha diyeceklerim bitmedi maalesef. Yalnız bunun bir de bölüm 2’si ile bir ihtimal bölüm 3’ü var diyerek yazıma son veriyorum. Evet, bu yazının kendisi de gayet manidar bir şekilde istediklerim ve elde ettiklerimin arasındaki çelişkinin ve tabiri caizse koca uçurumun bir yansıması olarak böyle yarım bir şekilde bitti.

http://istiyor.us/zpc Maksat okurlara fikir edindirmek olsun. Bu listeden sadece 5 istek bile gerçekleşse, garanti veriyorum hayatımın gidişatı büyük oranda değişirdi. [2016'dan bir not: Artık istiyor.us diye bir sayfa yok a dostlar. İstekler baki, İnternet sayfaları fani.]

NOT: Bölüm 2 hakkında Çok istediğiniz bir şeyin olması karşılığında neleri nereye kadar feda edebilirdiniz? Örneğin ömrünüzün bir kısmını bu uğurda harcayabilir miydiniz? Hırstan gözünüzün dönmesine izin verir miydiniz? Zafer kelimesi ağzınızı ne kadar sulandırabilir? Başarı sizin için ne ifade eder? Nelerden vazgeçebilirsiniz onun için?

5 yorum:

  1. Epiktetos demiş ki:

    Arzu ettiğini elde ettiğinde mesut olacağını zannediyorsun. Yanılıyorsun. Onu elde ettiğinde aynı endişeler, aynı kederler, aynı nefretler, aynı korkular, aynı arzular başgösterecek. Saadet bir şeyi elde etmekte ve ondan zevk almakta değil, hiçbir şey arzu etmemektedir.

    Arzularının gerçekleşmesini mi istiyorsun? Bu ancak elinde olanları istemenle mümkündür.

    :) Az önce blogunu okumaya başladım. Çok fazla yazın olmadığı için sıkılmadan keyifle bitiririm herhalde. Not düşmek istedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında özelden yazmak isterdim çünkü yanıtımın sana ulaşıp ulaşmayacağını bilemiyorum.

      Epiktetos'un dediğinin tıpkısının aynısını yaşadım! Hem de bu yazıyı yazdıktan 2-3 sene sonra. Ne kadar cahilmişim 2009'da demek isterdim ama hala daha istediklerimi elde ettiğimde mutlu olacağım formülüne inanmayı tercih ediyorum zaman zaman :) Belki de bu yüzden bu yazının ikincisini bir türlü yazamadım.

      Yorumun için gerçekten çok teşekkür ederim. Umarım burayı hala takip ediyorsundur. Senin gibi bir takipçiyi kaybetmek istemem.

      Sil
    2. Bu blogların şöyle güzel bir özelliği var: Yorum yazdığında konuyu takip etmek istiyorsan sana mail ile bildirimde bulunuyor!

      Bloglarını Reader' a kaydetmiştim. Yazdığın müddetçe okuyacağım.

      Yoruma gelecek olursam, ilk bakışta çok beylik, basmakalıp gözükebilir. Ama bir ideali betimliyor. Epiktetos' un pratik erdemi savunan ve yaşayan bir filozof olduğunu da düşünürsek, ulaşılmaz olmadığına kanaat getiriyorum.

      Nacizane tecrübelerim bana istediğimi elde ettiğimde mutlu olamayacağımı öğrettiler, sağolsunlar. Ama yeni şeyler istemekten kurtulabilmiş değilim. Sanırım son durumda geldiğim nokta şu: mümkünse bana bağlı olmayan sebeplerden dolayı elde edemeyeceğim şeyler isteyerek istemenin ve mutluluk hayali kurmanın hazzını yaşarken, elde edememenin acısını bahanelerle hafifletmek. Artık bana göre, istediğimi elde ettiğimde yaşadığım hayal kırıklığı ve acı, onu elde edememekten daha kötü.

      Yazmaya devam edersin umarım.

      Sil
  2. 4 yil gecmis yorumun uzerinden. Reader takip ettiklerimi de alip gitmis. Fakat, burayi garip bir sekilde tekrar hatirladim dun gece. Hosuna gidecegini dusunuyorum.

    Bulundugum yerde Japon arkadaslar Japon gecesi duzenlemislerdi. Oradan eve dondum ve cogu zaman yaptigim gibi youtube'da sarkilar arasinda dolanmaya basladim. Tema 90'lardi. Bir ara Kesmeseker'in "Ne Zaman Gitti Tren?" sarkisi calmaya basladi. Bu sarkinin benim icin Japonya ile bir ilgisi oldugu hissine kapildim. Epey mucadeleden sonra buldum. Google sagolsun! Absurd Seyyahin Kacan Treni!! Bu da benim absurd cagrisimlarimdan iste :) Fazla Orijinal Blog'una erisince agzim kulaklarima vardi. Ama o yildan beri pek yazmamissin. Daha cok yaz lutfen. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazının üzerinden dokuz, bir önceki yorumunun üzerinden dört, bu yorumumun üzerinden bir yıl geçtiğine inanamıyorum!

      Her nasılsa gözümden kaçan bu yorumu daha yeni görebildim; ama düşünüyorum ki bu yorumu şimdi görmüş olmamın da bir sebebi var. Çok yakında bu güzel sebebi paylaşabilmeyi umuyorum. Bu nostalji dolu güzel yorum için çok teşekkür ederim :) Sanki istemeden unuttuğum bir şeyi hatırlamış gibi oldum.

      En kısa zamanda her iki blogda da yeni yazılarla buluşmak üzere!!!

      Sil