17 Eylül 2009 Perşembe

Her geçen gün daha fazla bağladı duygusala...

İnanılır gibi değil… Bu ara televizyonda, radyoda, internette hep geçmişten sevdiğim bayıldığım bittiğim şarkıları duyuyor ve yıllar öncesine ruhen ışınlanıyorum adeta… Farkındayım bu blog’u gitgide bir şarkı bloguna dönüştürmeye başlıyorum ama elden ne gelir, Hans Christian Andersen’in dediği gibi “sözcükler tükendiğinde müzik konuşur”. Devam edersek, bu yazıya ilham olan şarkımız da pek çoğumuzun bildiği “Bu Kalp Seni Unutur mu?”. Hepimizin az çok içinde bulunduğumuz , şimdi/ geçmişte ve belki de gelecekte bulunacağımız, hisleri özetleyen, tek kelimeyle “nefis” bir parça Fikret Kızılok’un bu şarkısı… TV’de duyunca uzun süredir dinlemediğimi  farkettiğim  bu şarkının bana hissettirdikleri, karşı cinse duyulan romantik bir aşktan ziyade, senelerdir ruhumu ve düşüncelerimi adeta esir almış bir amacın bir isteğin bir hayalin bıraktığı acılar, umutsuzluklar ve belki de beni ittiği yalnızlıklardı. Anlamasının zor olduğunu biliyorum, zaten ben de yeterince anlatamıyorum. Bir nevi kalp kırıklığı diyebileceğimiz bu duruma uygun şarkı da tam şu anda devreye giriyor işte…

Yıllar geçse de üstünden
Bu kalp seni unutur mu?

Kader gibi istemeden
Bu kalp seni unutur mu?



Bir hasretlik yüzün vardı
İçimde bir hüzün vardı
Söyleyecek sözüm vardı
Bu kalp seni unutur mu?
Kalbim seni unutur mu?


--dikkat, en dokunaklı yeri geliyor--

Anlamı yok tüm sözlerin
Sensiz geçen gecelerim
Yaşanacak senelerin
Bu kalp seni unutur mu?


Bana aşkı veren sendin
Sonra alıp giden sendin
Yollarımız ayrı derdin
Bu kalp seni unutur mu?

Oysa düşlerim başkaydı
Birdenbire yarım kaldı
Yaşanacak çok şey vardı

Bu kalp seni unutur mu?
Kalbim seni unutur mu?

Her gün akşam yastığımda
Üşüyorum yokluğunda
Yaşıyorum boşluğunda
Bu kalp seni unutur mu?

Bambaşka bir halin vardı
Farketmeden beni sardı
Benliğimi benden aldı
Bu kalp seni unutur mu?
Bu kalp seni unutur mu?
Kalbim seni unutur mu?

Bu şarkıyı en mutlu, kendimi en rahat hissettiğim anlarda bile dinlesem içime tarif edilemez bir hüzün çöker, tuhaf bir havaya bürünürüm birden. Ve tekrar tekrar dinlediğimde, başarısızlığıma duyduğum öfke ve başarıma, hayallerime duyduğum özlemin yanı sıra ilginç bir şekilde şarkının bana hatırlattığı bir insan olduğunu da farkettim. Gene yanlış anlaşılmak istemiyorum ve anlatmanın ne kadar zor olduğunu da biliyorum. Bu insanın kim olduğu, neye benzediği ve bu kişiyi neden özel bu şarkıyla ilişkilendirdiğimi anlatmaya hazır değilim henüz ama sözcükler tükendiği bu anda, ona ayrı bir şarkı göndermek istiyorum: “…I wish I was something more … I wish I knew you before.” (Keşke daha fazlası olabilseydim… Keşke seni önceden tanısaydım…) İmkansızı istemek bu olsa gerek.

NOT: Yazdıklarımı çok içten bulduğunu söyleyerek yüreğime su serpen ve beni rahatlatan biricik çiçeğim, B.ma teşekkür etmeyi borç bilirim =) İyi ki varsın, hep ol, şükürler olsun…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder