istediklerimiz ve elde ettiklerimiz . Bölüm 1
Uzun süredir bu başlığın ve ardından gelecek muhtemel içeriğin fikri aklımda olmasına rağmen bu yazıyı erteledikçe ertelememin tek sebebi, bu yazının da blogumdaki diğer pek çok yazı gibi “aşırı duygusal ögeler” içermesi ve beni gerçekten de fazlaca yaralamasıdır. Inanın ki şimdiye kadar yazdıklarım içinde en az bu yazıyı yazmak istedim ama gene de tutamadım kendimi ve acı da çekmem gerekse, duygu seline de boğulsam bir şekilde bu yazıyı tamamlamak için elimden geleni yapacağım. Çünkü daha fazla içimde tutamıyorum bu düşünceleri. “Bir şey ne kadar büyürse onu kendimize saklamak da o derece zorlaşır.”
Aslında daha başlıktan her şey o kadar açık ki… İstediklerimiz ve elde ettiklerimiz = hayal kırıklığı. Bu kadar işte, şu gözümüzde büyüttüğümüz koca hayatın basit denklemi. Ne kadar çok istersen o kadar çok hayal kırıklığına uğrarsın. Ama gene de insanoğlu istemekten vazgeçemiyor değil mi? Hayal kırıklığı yaşayacağını bile bile… Çoğu zaman istediğinin imkansızlığını bile bile devam ediyor kendi çapında umut etmeye belki bir gün olur diye…
Elbette insandan insana da fark var. Kiminin her istediği oluyormuş gibi gözükür de bir türlü memnun olmaz, kimisi ise “azıcık aşım kaygısız başım” der geçinip gider… Ben hangi gruba giriyorum gerçekten bilmiyorum. (Ve burada yazı kişisel bir üsluba bürünür) Ancak ben de istediklerim ve sonuçta elde ettiklerime baktığım zaman şu yoruma varabiliyorum sadece “Bir arpa boyu yol katedememişim.” Bunun farkına vardıkça ruhum daha da çok sıkılıyor, hayat resmen çekilmez oluyor. Son zamanlarda bu konu üzerine çok düşünüyorum. Beni yakından tanıyan arkadaşlarım ne kadar uzun bir “istek listem” olduğunu da yakinen bilirler. Her insan kendisine göre az ya da çok birşeyler ister, birşeylerin hayalini kurar. Ama sanırım işi faaliyete dökmek hem yürek hem de çalışma azmi istiyor. Tabii ki bunlar da yeterli değil, çünkü hayat düz bir mantığa göre işlemiyor. İnsan bazen ne kadar uğraşırsa uğraşsın, hangi yola başvurursa vursun o istediğini elde edemiyor işte. “Kısmetten öte köy yok ki…” Kaderin varlığına inanan her insan, iş bu devreye geldiğinde kaderine razı olmak gerektiğini bilir. Bu bazen çok zor olabilir ama gene de insan acizdir, insanın elinden bir yere kadar gelir.