12 Aralık 2010 Pazar

Yazmayı Tasarladığım Şey Kesinlikle Bu Değildi!

Hayatta pişman olduğum tek şey başka birisi olmamamdır.
                                               Woody Allen

Küçüklüğümden beri, kendi kendime oynadığım oyunların tümünün tek bir konusu vardı, her oyunda ben yeni bir karakter olurdum ve bu karakterler de zamanla değişirlerdi. Örneğin, iki ya da üç haftalık bir süre zarfında bir karakter oluştururdum kafamdan ve kendimin bu karakter olduğunu düşünürdüm. Bulabildiğim bütün boş zamanlarda, zihnim bu karakterle meşgul olurdu. Bu karakter genelde benden tamamen farklı bir tip olurdu, milliyeti, aile ve arkadaş yapısı çevremdekilerle alakasız olurdu. Bir odaya kapanır ve tek başıma o karakteri konuştururdum. Çevremdekiler bu duruma anlam veremezlerdi, işi çocukluğuma vururlardı ve oldukça da tuhaf bir çocuk olduğumu düşünürlerdi.

Evet artık bir yetişkin olarak, o bir odaya kapanıp kafasında yüzlerce imkansız senaryo kuran, “öyle değil de böyle olsaydı” düşüncesiyle saatlerce kafasındaki sayısız karakterle yaşayan, onları yaşatan ve onlarca yaşatılan o küçük çocuğu çoktan öldürdüm. Daha doğrusu, onu öldürmedim ama bastırmaya, kısıtlamaya, susturmaya çalıştım, “Bak” dedim ona “böyle olmaz, insanlar senin gibi yaşamıyor, senin düşündüklerini düşünmüyor. Senin yüzünden beni deli zannediyorlar. Beni dışlıyorlar, aralarına almıyorlar.  Ama ben onların dünyasına ait olmak istiyorum, seninle kalmayı değil. Hayallerin bana acı veriyor, yaptıkların hiçbir sonuca ulaşmıyor.” Böyle söyledim ona. O da, küçük kızdı tabii, yüzsüz, pişkin ve yalancı bir yetişkin değildi, çekti gitti.

Şu yaşadığım (yaşadığımı varsayıyorum) zamanı göz önünde bulundurunca, aslında çok da bir şeyin değişmediğini açıkça görebiliyorum. Her ne kadar o küçük kızcağız çoktan beni terk etmiş de olsa, odalara kapanamasam da, çevremdekiler tarafından bastırılıyor, engelleniyor, aşağılanıyor ve kısıtlanıyor da olsam, ve bunu ziyadesiyle takıyor da olsam, hala daha o küçük çocuktan kalma bu fikir, kendim olmayayım da kim olursam olayım fikri tutkusu, peşimi bırakmıyor. Öyle bir fikir ki bu, Japon yapıştırıcısı ile yapıştırılmış gibi, sökmeye çalışsan sökemiyorsun, zor kullansan yapıştığı şeyden parçalar götürüyor. İşte bu nedenle, artık kişiliğimin (kişiliğimin olduğunu varsayıyorum)...