14 Kasım 2010 Pazar

Yazmak İstediklerini Yazabilmek ile Yazamamak Arasındaki O İnce Çizgi

~I. Dünya Savaşının İnsan Psikolojisi Üzerindeki Etkileri yahut İnsan Psikolojisinin I.Dünya Savaşı Üzerindeki Etkisi~



I.Dünya Savaşı hakkında hep söylenegelen bir tez vardır, bilirsiniz. I.Dünya Savaşı’nı başlatan etken Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı Franz Ferdinand’ın 28 Haziran 1914’te bir Sırp milliyetçisi tarafından  öldürülmesidir. Ancak söylenegelen o meşhur tez şunu söyler: Zaten bir barut fıçısı halindeki Avrupa devletleri, birbirlerini yemek için bahane ararlarken gökte aradıklarını yerde bulmuşlar, “hazır fırsat bu fırsat” diyerek, birbirlerinin tepelerine binmişlerdir. Yani Franz Ferdinand’ın öldürülmesi yalnızca fitili ateşlemiştir, barut fıçısını doldurmamıştır.

İşte, fazla orijinal olduğunu zanneden sıradan bir insanın hayatında da, barut fıçısının ateşlendiği zamanlar vardır. Böyle zamanlardan biri, ben diyeyim bir ay, birisi desin iki ay, bir başkası desin elinin körü ay önce sevimsiz bir mekanda, mekandan da sevimsiz bir kişinin bir adet kırmızı kemik çerçeveli gözlükle görülmesiyle vuku buldu. Evet o an, işte bu kendini fazla orijinal zanneden sıradan insanın nicedir oradan buradan doldurduğu barut fıçısı ateşlenerek kendini havaya uçurdu. Peki, nicedir dolan bu barut fıçısını ateşleyen bu olayın önemi ne idi? Sıradan insanın hayatındaki bu olay, Ferdinand’ın öldürülüşünün Avrupa ülkeleri üzerindeki etkisiyle eşdeğer miydi? Ne yazık ki, bu saçma sapan durum, sıradan insanın üzerinde Ferdinand etkisinin de ötesinde bir etki yapmıştı. Olayı biraz açalım mı, ne dersiniz?

Fazla orijinal olduğunu zanneden sıradan insanın hayatı sahte hayaller ve kendini oyalamalarla doludur. Hayatının sıradan bir gününü geçiren bu sıradan insan, karşıdan gelen kırmızı kemik çerçeveli gözlük takan kişiyi gördü ve o an insan denilen cinsin, gerçekten de ne kadar cins, ne kadar kaypak, ne kadar özenti, ne kadar işe yaramaz, ne kadar güvenilmez ve ne kadar kişiliksiz ve orijinallikten uzak bir tür olduğunu bir kez daha anladı. Nicedir insanlığa dair kaybetmek üzere olduğu güvenini bu sefer tamamen kaybetti. Karşıdan gelen kırmızı kemik çerçeveli gözlüklü kişi, kendini fazla orijinal zanneden bu sıradan kişinin üzerindeki olağandışı etkisini elbette anlayamadı. Yanındaki oldukça yılışık başka bir türle muhtemelen saçma sapan sohbetine devam etti. O dakikada, sıradan bir insan sıradan ama üzücü bir olay yaşamış ve bir kez daha hem hayattan hem de insan denilen cinsten soğumuştu. Sıradan insan, her zaman hayalleriyle yaşamış, bu sayede hayatını sürdürebilmişti. O, senelerdir bir gün kemik çerçeve gözlük alıp hayatının değişeceği günlerin hayaliyle kendini oyamıştı. O, senelerdir kendini bu hayalle oyalarken, karşıdan gelen gözüne yıllardır gözlük takmamış, gözlük takan, kendini bu gözlükle “bütünleştiren” ve “gözlük benim bir parçam” diyen insanlara burun kıvırmış o kişi, her nedense, insan türünün kaypaklığını göstermek istercesine, kırmızı kemik çerçeveli bir gözlüğü gözüne takıvermişti. Aylardır onlarca insanın kendinin hayalini kurduğu şeye sahip olduğunu gören, kendini orijinal zanneden sıradan kişi, o an kendini sıradan zanneden orijinal kişi olduğuna inanırken, gerçeklerin farkına vararak, kendinin sıradan bir kişi olduğunu idrak etti. Artık hayalini kurduğu şeye sahip olmak onun hayatını değiştirmeyecek, onu diğerlerinden farklı kılmayacak, onun orijinal kişiliğini yansıtamayacaktı Bunu yapan kaypak insan türü, bu sıradan insanın aslında orijinal biri olduğunun asla farkına varamayacaktı, kendini fazla orijinal zanneden bu sıradan kişi, artık asla kendisinin orijinal olduğunu ve her şeyi içinden geldiği şekilde yaptığını kanıtlayamayacaktı. Sıradan kişi, işte o an bunun farkına varmıştı. Geçmiş olsundu.

Kemik çerçeve gözlükler nasılsa moda olmuş. Zamanında milletin “inek gözlüğü” diye dalga geçtiği gözlüklerden bin beterini, bu gözlükleri ve insanların hayallerini her zaman küçümseyen tiplerin gözlerine takarak acımasızca ortalıklarda dolaşması, şu günlerde gerçekleşen en berbat olaylardan biri. Sanırım kendinin sıradan olduğunu ve her zaman da öyle kalacağını anlayan o arkadaşın artık tek şansı eşeğini Niğde’ye sürmek. Ben şu gözlüğün, hem o kişiye hem de o kişinin hayatına oldukça yeni bir perspektif kazandıracağını düşünüyorum örneğin.




Kendime Not: Bugün bir şey olmayacak. Bekleme bence boşuna.